Gözleri ürkerek bakıyordu yani başındaki çiçek gibi gördüğüne. Gözlerindeki çiçeği solduranlar hiç utanmadan geziyordu elini kolunu sallaya sallaya. O hiç kizmiyordu, arkalarından su döküyordu sanki,su gibi gidip su gibi gelsinler diye. Ondan olan hiçbir şeyi yadirgamiyordu. Masumiyeti ve sevgisi bütün dunyaya yeter gibi bakıyordu gözünün ucuyla. Elinde olmayan vicdanını elindeymişcesine dağıtıyordu sanki ona buna. Ait değildi olduğu hiçbir yere, anlaşılamazdi çünkü anlayamazlardi. Ne yanındakiler, ne ardindakiler. Eteğinde dökülecek taşlar vardı, fakat bunu yapacak cesareti yok gibiydi çok cesur görünen ürkek bir kuş gibiydi. Doğduğuna isyan edecek bir bebeği kucagina atip kacsaniz o çocuk dünyaya geldiğine sukrederdi. Öyle biri gibiydi. Gözleri…. Gözleri olanı yansitmiyordu, olmayanı görmeyene herkesin yüreği yetmez gibiydi. O biliyordu ne olduğunu ya da omadigini sadece olana ya da olmayana inanmak istemiyordu. Arafta kalmıştı daha doğrusu arafta bırakılmıştı ezelden. Bu değildi onun suçu, bu değildi hiç kimsenin suçu. Sesi vardı haykiracak, bunu bile hor göruyordu halbuki istese dünyayı inletebilirdi belki. Ve inletecekti, sadece doğru zamanı bekliyordu. Bir insanın kendinden ziyade çevresindekilere umut sacmasinin ne demek olduğunu bilemeyebilirsiniz ama ben biliyorum, inaniyorum, güveniyorum ve biliyorum. O bunu yapabilirdi, yapacaktı. Sadece doğru zamanı bekliyordu. Çünkü o sesini kisanlarin ardından su döküyordu su gibi gidip su gibi gelsinler diye…